Yazılar

Vitaminler, vücutta bir çok farklı fonksiyonu olan ve genellikle besinlerle alınması gereken mikrobesinlerdir. Hücre çoğalması ve diferansiyasyonu üzerindeki etkileri ile ilgili birçok çalışma yapılmıştır.

Vitaminlerin kanser hastalağında genel işlevi; karsinojen oluşumunu önlemek, detoksifikasyonu artırmak, hücre replikasyonu, malignansiyi ve denetimi kontrol etmek ve hücreler arası iletimi sağlamaktır.

Oksidatif stresin kansere neden olabileceği bilinmektedir. Yapılan bir çalışmada ise antioksidan takviyesi alan gastrointestinal kanserden ölüm oranları incelenmiştir. Sonuç olarak antioksidan takviyesi alanlarda gastrointestinal kanseri önleyebileceğine dair kanıt bulunmadı hatta genel mortaliteyi artırdığı saptanmıştır

Meme kanserli kadınların antioksidan vitamin alımının hastalığının tekrarının azalmasını ve mortalitesini durdurmuştur. E vitamininin kullanımı (10-40mg ve 40 mg‘dan fazla) ve C vitamini alımı (60-500 ve 500 mg ‘dan fazla) ile hastalık oluşumu ters etki göstermiştir. Tanı konulmadan önce, ya C ya da E vitaminlerinden birinin dört yıl veya daha uzun süre kullanılmasının güçlü ve önemli düzeyde riski durdurduğu savunulmaktadır. Tanıdan sonra E vitaminini alımının ise hastalık riskini tekrarladığı ve mortaliteyi kısmen azalttığı ancak tek başına C vitamininin bunu yapamadığı saptanmıştır. Antioksidanların uzun süreli kullanımı meme kanseri riskini ve tekrarını azaltmaktadır

A VITAMINI VE KANSER

Dermatoloji literatüründe, A vitamininin foto hasarlı deride kanser gelişimini önleyici etkilerini , β karotenin ultraviyoleyeye bağlı deri kanseri gelişimini engelleyici etkilerini karotenoidlerin ultraviyole eritemine karşı koruyucu etkilerini (en az 10 hafta kullanımından sonra) gösteren çalışmalar bulunmaktadır

Meme, baş ve boyun, akciğer kanseri, pankreas kanseri gibi pek çok farklı kanser türünde yapılan gözlemsel ve randomize çalışmalarda, kemoterapi-radyoterapi tedavisi ile ortaya çıkan yan etkilere karşı A vitamininin etkinliği incelenmiş. Hayatta kalma süresi ve tümör cevabının artmasının yanı sıra, yan etkilerin azaldığı gözlenmiştir

Sebze ve meyveden zengin beslenenlerde, özellikle karotenden zengin beslenenlerde servikal kanser görülme oranı çok düşüktür

Düşük seviyede A vitamini alımı gibi immün fonksiyonları baskılayan durumlarda enfeksiyöz hastalık ve kanser riskinde artış olduğu gösterilmiştir.

 

D VİTAMİNİ VE KANSER

Laboratuvar çalışmalarında D vitaminin kanser kültür hücreleri üzerinde yapılan araştırmalarda D vitamininin kansere karşı koruyucu etkisi olduğu görülmüştür.

Kolon, prostat ve meme kanseri insidansının UV ışınlarının bol olduğu bölgelerde daha düşük olduğu gösterildi. Bununla birlikte, bu çalışmaların çoğu klinik çalışmalar olup, güneş ışınlarından yeterince faydalanamayan dolayısıyla D vitamini düzeyi düşük olan ülkelerde yapılmıştır. 1095 erkek olguyu içeren bir çalışmada serum 25 (OH) D düzeyinin 25 nmol/L’nin üzerinde bulunmasının total kanser insidansını %17 oranında azalttığı bildirilmiştir. 16.818 erişkini içeren geniş ölçekli bir başka çalışmada total kanser mortalitesi ile D vitamini arasında bir ilişki saptanmamıştır. Diğer yandan oral D vitamini alımı ile kanser sıklığı, kanser tiplerine göre farklılık göstermektedir. Örnek olarak; D vitamini desteği sağlananlarda meme kanseri riski düşük bulunmuş iken, kolon ve prostat kanserlerinde sonuçlar farklılık arz etmektedi
Bir çalışmada D vitamini düzey ile kolorektal kanser sıklığı arasında ters bir ilişki saptanmıştır. Bu çalışmada serum 25(OH)D düzeyi 80 nmol/L nin üzerinde bulunan olgularda, 50 nmol/L nin altında olanlara göre kolorektal kanser sıklığında %72 oranında azalma saptanmıştır.

E VİTAMİNİ VE KANSER

Epidemiyolojik çalışmalar E vitaminini akciğer ve serviks kanseri riskini azalttığını göstermektedir. Bunla beraber yüksek dozda alınan vitamin erkeklerde akciğer kanser riskini azaltmadığını göstermektedir. Takip edilen bir çalışma verileri E vitamini desteğinin prostat kanser riski ile ilintili olmadığını ancak sigara içenlerde prostat kanser riski ile ters ilntili olduğunu göstermektedir. Bunlar E vitamini desteği alan %34’u prostat,%16’sıda kolorektal kanserli erkek sigara içenlerden geniş klinik çalışmalarla desteklenen verilerdir.

Prostat, meme, cilt ve akciğer kanserlerini içeren bazı kanser çeşitlerinde Vit E’in kanser büyümesini durdurabildiği ve çeiitli dozlarda kemoterapodik ajanlar verilen farelerde prostat tümörlerinin büyümesinin Vit E tarafından yavaşlatıldığını bildirilmiştir

Hindistan’da yapılan bir çalışmada da oral kanserli grupta plazma E ve C vitamin konsantrasyonlarının anlamlı derecede daha düşük olduğu tespit edilmiştir

C VİTAMİNİ VE KANSER
Diyette günlük yeteri miktarda alınan E ve C vitaminlerinin %30 oranında hastalık riskini azalttığı belirtilmektedir. Yetersizliğinde; ozofagus, mide, larinks ve serviks kanser riskini artırmaktadır. Limon suyu gibi vitamin içeriği yüksak yiyecekler ise mide kanserlerinden koruyucu olmaktadır.
Epidemiyolojik çalışmaların sonucunda, diyette bol miktarda sebze meyve tüketimiyle alınan C vitaminin mide kanseri riskini azalttığı ve olasılıkla ağız, farinks, ozofagus, akciğer, pankreas ve serviks kanser riskini durdurduğu ortaya çıkmıştır.

2030 yılında 24 milyon insan kansere yakalanacaktır.17 milyon insan aynı yıl yaşamını kanser nedeniyle yitirecektir. 75 milyon insan ise kanser ile yaşıyor olacaktır. Bu artışın %75’inin ülkemizin de içinde bulunduğu gelişmekte olan veya gelişmemiş ülkelerde ortaya çıkacak olması ülkeleri kanseri önleme programlarına ağırlık verilmesini zorunlu tutuyordu. Sebze ve meyve tüketimi artırılması öncelikli alınması gereken önlemlerden biridir.

Meme kanserli kadınlarda antioksidan vitamin alımının hastalığın tekrarını azaltmış ve mortaliteyi durdurmuştur.

Araştırmalar, fonksiyonel sular bazı besin maddeleri içerebilirken, rehidrasyon için şişelenmiş ya da musluk suyunun daha iyi olamayacağını  göstermektedir.  Sade su satmak artık yeterli değil. Bunun yerine  kişiler alkali sular ve bitki suları dahil olmak üzere daha fazla  fayda içeren işlevsel suları arıyor.

Saf su 7 pH değerine sahiptir, bu nedenle alkali su pH değeri 7’den yüksek olan herhangi bir sudur. 0’dan 14’e kadar çıkan pH ölçeği, asidik veya bazik bir maddenin ölçülmesini sağlar. Nötr, pH 7 dir . Aşağısında kalan herhangi bir sayı asidiktir ve daha yüksek herhangi bir sayı bazik veya alkalikdir.

Suda bulunan en yaygın mineraller kalsiyum, sodyum, potasyum, bakır, manganez, magnezyum ve demirdir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre su, bazı eser minerallerinin toplam diyet alımının% 1 ila% 20’sine katkıda bulunur ve toplam gerekli günlük kalsiyum ve magnezyum alımının% 20’sini sağlar.

Konum, minerallerin sudaki konsantrasyonunu etkiler; Sert suda yumuşak suya kıyasla çok daha fazla kalsiyum ve magnezyum bulunur. Suda daha yüksek bir mineral içeriği, daha yüksek bir pH seviyesine sahip olduğu anlamına gelir. Alkali sular, kalsiyum, potasyum, bikarbonat, silis ve magnezyum gibi alkalileştirici ajanlardan zengindir.

Alkali suları sporculara, reflü hastaları ve antioksidan alımı artırmak ve genel sağlık, kemik sağlığı ve kas sağlığını geliştirmek isteyen çok sayıda tüketiciye pazarlanmaktadır.  Doktorların ve beslenme uzmanlarının, “asit gelgidi” ni önlemek için alkali içececek içmelerini önerdiklerini ve bunun da güç kaybına ve yorgunluğun yanı sıra kemik, böbrek ve kas sağlığının azalmasına neden olabileceğini söylüyor. Kronik asit tutulumunun kemik kaybına neden olabileceği doğrudur; İdrarla kalsiyum atılımı sağlanırken  gerekli kalsiyum kemiklerden çekilerek tedarik edilir. Metabolik asidoz olarak bilinen bu durum  böbrek hastalığı, laktik asit birikmesi, ketoasidoz ve hatta şiddetli ishal gibi birçok nedene sahip olmasına rağmen, sağlıklı bireylerde nadir görülür. Ürolitiyazis bulunan bir hasta üzerine yapılan bir çalışmada osteoporozlu ve anormal distal renal tübüler asitlenme olan hastaların, alkali tedaviden sonra kemik yoğunluğunda düzelmeler olduğunu buldular.

Virüslerin, hastalıkların ve bakterilerin asitli suda başarılı olduğunu iddia etmek yanıltıcıdır. Bakteriler tipik olarak daha nötr pH koşullarında gelişir, ancak bazıları bazik ya da asidik koşullarda yaşayabilir. Bakterileri öldürmek için geliştirilen tipik temizleme maddeleri genellikle çok asidik veya baziktir. Örneğin, sirke veya limon gibi temizleyiciler 2’ye yakın bir pH değerine sahiptir ve asidik olmalarına rağmen  bakteriyel büyümeyi desteklemez.

pH dengesinin ne olduğu ve vücudunuzun pH değerini nasıl koruduğu hakkında yanlış bilgiler var. Eğer alkali su mideye girerse,  mide asidi  bu suyu nötralize edecektir. Kanınız, yaklaşık 7.36 civarında bir yerde optimum ve sağlıklı bir pH’ya sahiptir ve vücudunuz bunu sürdürmek için gerçekten iyi bir iş çıkarmaktadır. Birisi diyetindeki asiditeyi azaltmak istiyor ise, genel olarak meyve ve sebze  ile  başlayın.

Hindistan Cevizi

Fonksiyonel sulardaki eğilim bitki veya botanik sulara, en dikkat çekici olanı ise hindistan cevizi suyuna. USDA beslenme veritabanına göre,1 su bardağı şekersiz,hindistancevizi suyu 44 kcal, 64 mg sodyum, 11 g karbonhidrat, 9 g şeker ve 0 g protein sağlar. Bir bardak% 14  potasyum ihityacınızı sağlar. Hindistan cevizleri açık ve sokak satıcıları tarafından satılan tropikal ülkelerde uzun zamandır popülerdir.

Hindistan cevizi suyu, sporcu ve ünlülerin beğenisini kazandı. Günümüzde, ürün en yaygın olarak profesyonel ve profesyonel olmayan atletlere “doğal spor içeceği” olarak pazarlanmaktadır. Bir Thrillist inceleme yazarı, “Hindistan cevizi suyu elektrolitler sağlar ve kaybedilen sıvıları bir spor içeceğine eşit bir hızda yeniler ve işlenmiş şekerle doldurulmuş olan şişelere tamamen doğal bir alternatif oluşturur.”

Egzersiz sırasında hindistan cevizi suyu içmenin faydaları hakkında çalışmalar az. Bir araştırmada, egzersiz sonrası hindistancevizi suyunun  spor içecekleriyle karşılaştırdı ve önemli bir fark bulunamadı. Bu çalışmada , bir koşu bandında 60 dakika boyunca egzersiz yapan 12 erkeğin dehidrasyonu % 2 vücut kütlesi kaybı olarak ölçüldü. Çalışma sıvı tutma ve egzersiz performansında herhangi bir farklılık bildirmediği halde, hindistancevizi suyunu içen kişiler mide bulantısı ve şişkinlik şikayetlerinin olduğunu bildirdiler. Bir başka çalışmada egzersiz sırasında atletik performansı ve rehidrasyonu belirlemek için sade su ile hindistancevizi suyunu karşılaştırdılar. Çalışma, 60 dakikalık bisiklet süresini tamamlayan ve aktivite sırasında ister istemez hindistan cevizi suyu veya su içen 10 kişi içeriyordu. İkili arasında performans ya da hidratasyon açısından önemli bir farklılık yoktu, ancak katılımcılar daha az hindistancevizi suyu içti,  sudan daha lezzetli olduğunu düşündürüyordu. Bu, hindistan cevizi suyunun egzersiz sırasında daha lezzetli olduğu bildirilen diğer çalışmalarla zıttı.

Bonci ve Goodson, bir jimnastik salonunda, Hindistan cevizi suyu ile yeniden hidrat yapmak için 45 dakika boyunca egzersiz yapanlar için normal olduğunu kabul ediyorlar. Ancak, araştırmanın yanıltıcı olabileceğini açıklıyorlar, çünkü hindistan cevizi suyu profesyonel bir sporcu ya da üst düzey bir eğitime katılanlar için düşünüldüğünde bir spor içeceğinin yerine geçemez.

Frenk İnciri (prickly pears cactüs) 

Diğer büyüyen trend Frenk İnciri suyu ve püresinden oluşan içecek. Bir bardağında 26 kcal, 7 g karbonhidrat, 7 g şeker, 12 mg sodyum ve 5 mg potasyum bulunur. Ayrıca, kandaki su ve minerallerin düzenlenmesine yardımcı olan ve nörolojik gelişime yardımcı olan amino asit taurinini içerdiği için atletik performansı geliştirme kabiliyetini de ortaya koyuyor. Bu meyve  suyu hakkında araştırma sınırlıdır. Özellikle cildin sağlığına katkıda bulunduğunu belirten hiçbir araştırma bulunmamaktadır ve uzun süre boyunca taurin desteğinin etkisi hakkında az şey bilinmektedir. Bazı çalışmalar kaktüs suyunun atletik performansı kısa vadede iyileştirebildiğini göstermiştir ancak daha fazla araştırma gereklidir.

Aloe Vera 

Bir su bardağında  60 kcal, 15 g karbonhidrat, 15 g şeker (eklenmiş şekerler dahil) ve 29 g sodyum bulunur. Kaktüs suyunda olduğu gibi, cilt sağlığı yararları olan bir detoksifiye içecek olarak kullanılır. Aloe vera’nın topikal olarak kullanıldığında belli cilt koşullarını iyileştirdiğini gösteren araştırma var, ancak suyun alınmasının etkileri üzerine yapılan çalışmalar az. Aloe veranın müshil etkisi gösterebileceğini gösteren bazı araştırmalar var, ancak düzenli olarak kullanımındaki etkileri bilinmemektedir.

 

Veganlar büyük ihtimalle bu isme aşinalardır. Bilmeyenler ise yeni trend aquafaba nedir bilmek ister misiniz?

Veganların gözdesi olan nohutun artık suyu da gözde. Yumurta akı yerine kullanılan nohut suyu veganların işlerini baya kolaylaştırıyor. Aqufaba ise vejetaryen bir Amerikan yazılım mühendisi olan Goose Wohlt tarafından keşfedildi. Wohlt, garbanzo fasulyesinden veya nohuttan alınan sıvının çırpılarak  yumurta beyazı gibi kullanılabileceğini keşfetti. Kısa sürede mütevazi nohut suyu, vegan fırıncıları, aşçılar ve şefler arasında ün kazanmıştır. Bazılarının söylediği gibi, bu “mucize bileşene” özgü yemek kitapları raflara girdi; bloggerlar yeni aquafabalı tarifler geliştiriyor; ve Dan Barber gibi tanınmış şefler, restoran yemeklerinde aquafaba kullanmaya başlıyor. Barmenler bile kokteyllere köpüklü bir üst eklemek için bu vegan bileşenini yumurta beyazı yerine kullanıyor. Aquapaba ile henüz pek çok ticari ürün bulunmamakla birlikte, daha fazla sayıda market  raflarında yerini almaları zaman meselesidir. Bu alanda liderlik eden Fabanaise, bir çeşni üreticisi olan Sir Kensington tarafından üretilen aquafaba ile yapılan, vegan mayonezidir.

Beslenme ve Kullanımı 

Akufaba’nın her bir çorba kaşığı kabaca 3-5 kcal’dir ve eser miktarda karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve mineral içerir.  Az beslenme profiline sahip olmasına rağmen, RD’ler birçok nedenden dolayı akufaba kullanmayı seviyor. Virginia’daki bir beslenme uzmanı olan Gretchen F. Brown, aquafaba’yı kullanmayı seviyor “çünkü yumurta yaygın bir alerjidir, kullanamayanlar için güzel bir alternatif olduğunu düşünüyor.

Kurubaklagil sularının gaz şikayetlerine neden olduğunu unutmayın. Bu yan etkiler oligosakkaritlerin, karmaşık şekerlerin sindirilmesinin güç olması nedeniyle ortaya çıkmaktadır; çünkü insanlar bu şekerleri düzgün şekilde parçalamak için gereken enzimi üretmemektedir.

Aqufaba çok yumurta ve yumurta akı gibi davranır, çeşitli tariflerde bir bağlayıcı, koyulaştırıcı ve emülgatörler olarak kullanılır. Elma suyu, marmelat ve püregibi yumurta akı  olarak kullanılan diğer maddelerden farklı olarak, aquafaba yumuşak ya da sert kıvama  çevrilebilir, böylece onu  krem şanti , mus ve krema yapmak için kullanılabilirsiniz. Hatta pankek ve waffle için daha yumuşak sonuçlar almanıza yardımcı olacaktır.

Aquafaba’yı yumurta akı olarak kullanırken kabaca üç çorba kaşığı bir yumurta ile eşdeğerdir ve iki çorba kaşığı ise bir yumurta beyazı ile eşdeğerdir. “Aquafaba kullanılarak pişirilen ürünler her zaman yumurta kullananlar kadar kahverengileşmez, ancak doku genellikle benzer olur.  Beze,macaroons ve muslar yaparken yumurta akı yerine aquafaba kullanmak istiyorsanız az miktarda limon yada sirke ile 5-1o dakika çırpmanızı öneriyoruz.

Diyet posası; bitki hücre duvarını oluşturan nişasta olmayan polisakkaritler, sindirilmeyen oligosakkaritler, lignin ve dirençli nişastadan oluşan bileşiklerdir. Farklı diyet lifi tipleri, özellikleri bakımından farklılık göstermektedir. Çözünür olmayan diyet lifi bağırsak sağlığı ile ilgiliyken, çözünür diyet lifi, temel olarak kandaki kolesterolün düşürülmesi ve glukozun bağırsaktaki absorbsiyonunun azaltılması ile ilişkilidir. Diyet lifi, bağırsak kanseri ve kardiyovasküler rahatsızlıklara karşı yararlı etkileri yanında gıda formulasyonlarında kullanılabilen teknolojik özelliklere de sahiptir. Ayrıca, diyet lifi düşük enerji değerine sahip ürünlerin temel bileşenini oluşturmaktadır. Bu nedenle, diyet lifi ile zenginleştirilmiş gıdalar giderek önem kazanmaktadır.

Doğal olarak meydana gelen lif el değmemiş olarak kabul edilir çünkü sebze , meyve ve tahılların içinde doğal olarak bulunur. Bununla birlikte, eklenen lifler -veya besin kaynaklarından izole edilmiş veya diğer gıdalara eklenmiş ya da sentetik olan lifler, yalnızca “insan sağlığına faydalı fizyolojik etki” kriterini karşılamaları durumunda gıda etiketleri üzerinde diyet lifi olarak beyan edilebilir. Popüler ambalajlı gıdaları daha sağlıklı kılmak için, üreticiler son yıllarda yaygın olarak tüketilen gıdaların beslenme profilini geliştirmeye yardımcı olmak için yararlı besinler eklemeye başladılar. Örneğin, tüketiciler artık lif eklenmiş hububat, yulaf ezmesi ve hatta pişmiş ürünler bulabilir. Bununla birlikte, tüketici  grupları, bu izole edilmiş ve bazen sentetik eklenmiş liflerin doğal liflerle aynı besleyici yararı sağlamadığına dair endişelerini dile getirdiler. Bunun üzerine , yakın zamana kadar, herhangi bir türde lif orijinal kaynağından izole edilebilir ve gıdalara eklenebilir  diyet lifi tanımını 2016’da FDA  tamamladı. Tanımlamada, besin değerleri etiketindeki  hangi liflerin bulunup bulunamayacağını ve hem “doğal hem de izole edilmiş ve sentetik lif çeşitlerinin dahil edileceğini içermekte.

FDA’ya göre,gerçek ve el değmemiş liflere ek olarak, bu yedi yeni sindirilmeyen karbonhidrat şu anda yeni diyet lifi tanımını karşılıyor.

1. Beta-glukan çözünür lif, yulaf kepeği lifi olarak da bilinir; tamamen yulaf, yulaf unu, yulaf ezmesi ve yulaf kepeği içinde doğal olarak bulunur. Aynı zamanda lif içeriğini artırmak için smoothies, yoğurt, aperatif barları, tahıllar ve diğer gıdalara bir bileşen olarak izole edilebilir ve ilave edilebilir. 1997’de FDA, yulaftan beta-glukan çözünebilir lifi kalp rahatsızlığı riskinde azalma ile ilgili sağlık talebini onayladı.

2. Psyllium kabuğu, çoğunlukla Plantago ovata tohumlarının kabuklarından ekstrakte edilen çözünür bir liftir. Tahıllarda  ve dondurmada bir madde olarak bulunur.

3. Selüloz, ekmek, krep, kraker ve dondurulmuş kahvaltılık öğelerde eklenen çözünmeyen bir liftir.  Selüloz, birçok meyve ve sebzenin hücre duvarında %30-40 oranında bulunmaktayken, tahıl tanelerinin bazı hücre duvarlarında sadece %2-4 oranında yer almaktadır.

4. Guar Gum , guar fasulye endosperminden ekstrakte edilen çözünen hindistan cevizi ve badem sütü, peynirler, hazır pudingler ve glutensiz ürünler ile BeneFiber® adı altında lif takviyelerinde (örn. Regular Girl) bulunabilen çözünür bir liftir. Bitki salgıları olarak bilinen gum maddeleri yüksek viskozite ve jel oluşturma özellikleri nedeniyle gıdalarda tekstürün korunması amacıyla kullanılmaktadır. Guar gum, gum bitkisinden, karragenan ve agar kırmızı deniz yosunundan (Jiménez-Escrig and Sánchez-Muniz 2000), aljinat ise kahverengi deniz yosunundan elde edilmektedir.

5. Pektin, meyve ve sebzelerin hücre duvarlarından izole edilmiş çözünür bir liftir. Reçel, jöle ve süt ürünleri gibi gıdalarda eklenen bir lif olarak bulunabilir. Pektin, meyve ve sebzelerde yüksek, tahıllarda ise düşük miktarda bulunmaktadır. Ticari pektin preparatları genellikle turunçgil meyve kabuklarından veya elma posasından ekstrakte edilmektedir. Bu preparatlar, gıda endüstrisinde başta jel maddesi olmak üzere geniş alanda kullanılmaktadır. Büyük miktarlar geçici mide gazı veya bağırsak rahatsızlığına neden olabilir.

6. Keçiboynuzu zamkı, keçiboynuzu ağacının tohumlarından elde edilen, ekmek, sos ve tahıl gıdalarında bulunan çözünür liftir. Kıvam arttırıcıdır.

7. Hidroksipropil metil selüloz birçok glutensiz gıdada yaygın olarak bulunan çözünür bir liftir. Kıvam arttırıcıdır.

İnulin’in lif olarak statüsünü kuşatan bir tartışma söz konusudur. Diyet lifi ile ilgili çeşitli tanımlar, bilimsel ve düzenleyici kurumlar tarafından  bazıları inulin’i bir lif olarak düşünmekte ve bazıları ise düşünmemektedir. Üreticiler, bazı ürünlerin lif içeriğini artırmak için uzun süre inülin (hindiba kökü) kullandılar ancak FDA’nın yeni tanımı yayınlandığında,  izole edilmiş veya sentetik bir lif olarak kullanılan inulin bulunmuyor. Bu nedenle inülin içeren ürünlerde artık besin öğeleri kısmına lif oranı eklenemeyecek. Bilimsel kanıtlar, hindiba kök özütünün gevşekliği geliştirdiği (dışkı frekansının artmasıyla ölçülür) ve mineral absorpsiyonunu arttırdığı ve bunların her biri diyet lifi olarak nitelendirilebilecek uygun sağlık yararları olduğu sonucunu desteklemektedir. Bugüne kadar, FDA dilekçeyi kabul etti ancak sonuç hakkında henüz karar vermedi.  Public Interest for Science Merkezi, FDA’ya yapılan açıklamalarda, Besin Değerleri etiketlerinde listelenen “lif” in maltodekstrin ve inülin gibi arıtılmış, işlenmiş lifleri hariç tuttuğunu belirten değişikliklere destek verdiğini belirtti. “Bununla birlikte, gıda endüstrisi üzerindeki olumsuz etkileri göz önüne alındığında, üretici derneklerinin FDA’nın yeni “diyet lifi” tanımına şiddetle karşı çıkmaktalar. Bunun nedeni ise  “FDA’nın ürünleri bilimsel kanıtlara dayanarak incelemesi sonucunda yaygın olarak kullanılan ürünlerin lif  içerikleri yetersizdir ve şeffaf olunmamasıdır.

Amerikalılar için 2015-2020 Diyet Rehberleri, bireylerin besin açısından zengin gıdalar da dahil olmak üzere sağlıklı beslenme şekilleri yoluyla besin ihtiyaçlarını karşılamayı hedeflemelerini önerir.  2 yaş ve üstü için ortalama lif alımının sadece 16 g olduğu düşünülürken yetişkinlerde  28 g-35 g dır. Günlük hayatımızda bu oranları tutturmakta zorluk yaşıyoruz. Diyetisyenlerin çoğu, lif bazlı kaynaklardan gelen lif alımını görmek isterken, lif ile güçlendirilmiş ürünleri önererek danışanların daha sağlıklı beslenmelerini sağlayabilir. Danışanların mevcut yeme alışkanlıklarını anlamak için RD’ler, gıda kategorileri içinde sağlıklı tercihler yaparak danışanların lif alımını artırmalarına yardımcı olabilir. Tamamen bir batılı diyetten gittiğinizde, birçok insanın gece boyunca diyetlerinde dramatik değişiklikler yapması zordur. Burada, diyetisyenlerin danışanlarına yardım edebileceği yer ; Onları nerede olduklarına göre değerlendirmeleri ve daha sonra kendi diyetlerinde kendileri için işe yarayabilecek kişiselleştirilmiş değişiklikler yapmalarına yardımcı olmalarıdır. Tahıl seçimlerinin yarısı  kadarını tam tahıl yapabilirlerse, bu bile iyi olacaktır. Tahıllar, ekmekler ve barlar gibi, lif açısından zengin belirli markalarını bulmalarına yardımcı olabilirler. Tümünün tüm bitkisel gıdalarını yemenin faydalarının hepsinin aynı olmayabileceği halde, bunu yolculuk boyunca yapabilecekleri küçük bir adım olarak görüyoruz.

Son olarak, danışanları,  daha fazla meyve ve sebze yemeye teşvik  etmek, ayrıca baklagiller ve tam tahıllar, lif alımını artırmaya yardımcı olmakta. Bununla birlikte, danışanların günlük kalorili ihtiyaçlarını aşmamak için, lif alımını artırmak için öneriler yaparken farklı gıdaların kaloriye katkısını akılda tutmak önemlidir.