İnsan bedeni kilo almaya ve bunu, ne olursa olsun , korumaya programlıdır. Hayatta kalmamız buna bağlıdır. Bu bilimsel gerçekle yüzleşene kadar asla sağlıklı bir kiloya ulaşıp bu kiloda kalamayız. Hem bizler,  hem tüketiciler obezite salgınının nedenini sadece  aşırı yeme ve oburluk olduğuna inanıyor. Bilim ise farklı bir öykü daha sunuyor; aşırı kilolu olmak bireyin suçum mu ?

Genetiğimiz, hayatta kalma davranışımızı kontrole eder. Kilo problemimizin temelinde de bunlar yatar. Bedenimiz fırsat oldukça daha çok yemek ve kilo almak üzere onlarca molekül üretir. Dahası gıda endüstrisi ve ülke politikaları da bu yeme çılgınlığını körüklüyor.

Nasıl tehlike karşısında dehşete kapılmadan duramıyorsak, bu içgüdüsel tepkileri değiştirmeyi de bekleyemeyiz. Yüzbinlerce yıl nesiller boyu yiyecek kıtlığı şartlarında evrim geçirdik. Yeme davranışımızı kontrol eden genler ve moleküller o zamanlardan biçimlendi. DNA’mız yaban ortamlarda yiyecek toplamacılığı yaptığımız zamanlarda yağ biriktirmek üzere tasarımlandı.

Bedenin kilo kontrol sistemleri kilo vermek için değil , kilo almak üzere şekillendi. Bedenimiz ve DNA’mız gıda bolluğuna değil, kıtlık ortamına evrildi. Bu gerçeği gözardı etmek hem sağlığımız hem de bel çevremiz için tehlikelidir.