Yazılar

Genellikle Lou Gehrig hastalığı olarak adlandırılan ALS, sinir hücrelerinin vücut kasları ile etkileşime girme yeteneğini ortadan kaldıran ileri nörolojiik bir hastalıktır. Hastalığın erken belirtileri arasında kas seğirmesi ve ekstremitedeki güçsüzlük sayılabilir. Tipik olarak konuşmak , yemek yemek ve nefes almak için gerekli kaslar da dahil olmak üzere tamamen felce dönüşmesi anlamına gelir ve tedavisi olmayan bir hastalıktır.

 

22-28 Nisan tarihleri arasında Boston da sunulacak olan bir ön çalışmaya göre , yüksek civa içeren balık ve deniz ürünlerini yemek amyotrofik lateral skleroz (ALS) riskiyle ilişkilendirilebileceği savunulmuştur.

New Hampshire daki Dartmouth Koleji ve Amerikan Nöroloji Akademisi üyesi Elijah Stommel ” Çoğu insan için balık yemek sağlıklı bir diyetin parçası fakat balıklardaki civa değerinin olası etkileri konusunda hala sorular devam etmekte.”

ALS nin kesin nedeni bilinmemekle birlikte daha önceki çalışmalar civanın hastalık için önemli bir risk faktörü olduğunu vurguladı. Amerika Birlişik Devletlerinde civa maruziyetinin birincil nedeni nörotoksik metal ile kontamine olmuş balık tüketimidir.

Yapılan bir çalışmada araştırmacılar ,  294 ü ALS li ve 224 ü sağlıklı bireyler olarak 518 kişinin deniz ürünleri ve balık tüketimini araştırdılar.

Katılımcılar yedikleri balıkların nereden satın aldıklarını yada tuttuklarını bildirdiler. Araştırmacılar , balık türlerinde ortalama civa düzeylerini ve balık yemek sıklıklarını inceleyerek yıllık maruz kaldıkları civa miktarlarını araştırdılar. Ayrıca ALS li katılımcıların ayak tırnaklarından alınan örneklerle civa düzeyleri ölçülüp sağlıklı bireylerin örnekleriyle karşılaştırdılar.  Çalışmada düzenli deniz ürünleri yiyenlerin ALS riski iki kat fazla olduğu tespit edildi. Ayak tırnaklarından ölçülen yüksek civa düzeylerinin artmış ALS riski ile ilişkili olduğu bulundu.

Somon ve sardalya az seviyede balık içerirken kılıç balığı ve köpek balığının civa içeriği daha fazladır.Araştırmacılar balığın aynı zamanda çok faydalı olduğunun sadece balık seçerken civa içeriği düşük olanları seçmeye özen gösterilmeli ve güvenli yerlerden balık almaya dikkat etmeleri gerektiğini vurguluyor. Bununla birlikte nörodejeneratif hastalıklar için balık tüketim klavuzları yapılmadan önce daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Günümüzde doğurganlık çağındaki kadınların ve çocuklar için yapılan FDA sağlık önerilerinde civa içeriği az omega-3 yağ asitlerinden yüksek olan somon ve sardalyayı haftada 2-3 defa tüketmelerini öneriyor. Aynı zamanda köpek ve kılıç balığının yüksek civa içeriğinden dolayı tüketilmesinden kaçınılmalıdır. Ailenizin yada arkadaşlarınızın yakaladığı balıkları tüketirken suya özgü balıkları tüketmeyi tercih edin.

 

Mevsimlik alerjiler , işyerinde veya okulda günlük hayatınızda uyku sorunları yaratır ve üretkenliğimizi azaltabilir. Aynı zamanda stres ve sıkıntı yaşatır. Alınan ilaçlar ise aşırı susama , ağız kuruluğu ve uyuşukluk gibi istenmeyen yan etkilere sahiptir.  Mevsimsel allerji semptomlarını azaltmak için bazı doğal yollar mevcuttur.

Alerji mevsimine girdiğimiz şu günlerde hapşırma olasılığınız daha aza inebilir.  Florida Gıda Ve Tarım Bilimleri Enstitüsünün yeni üniversitesi araştırması, probiyotik kombinasyonları  alerji mevsimleri süresince alınırsa , bahar nezlesi semptomlarının azaldığını göstermekte olduğunu savunuyor.

Birçok yayınlanmış araştırma, probiyotiklerin alerjilere karşı vücudun bağışıklık sistemini düzenleme yeteneği gösterirken , her probiyotik türünün de fayda sağlamadığını göstermekte. Yapılan çalışmalarda Allerjiler için tüm probiyotikler işe yaramıyor sonucuna varıldı.

Bilim adamları, laktobasillerin ve bifidobakterilerin probiyotik kombinasyonunun sindirim sağlığını ve bağışıklık sistemini korumaya yardımcı olduğunu söylüyor Aynı zamanda da probiyotiklerin insan vücudunun düzenleyicisi olan T hücrelerinin yüzdesini arttırarark bahar  nezlesi semptonlarını azaltabilir düşüncesine vardılar ve bunun üzerine bir çalışma yaptılar.

Bu çalışmayı yapmak için , mevsimsel alerjilere maruz kalan ve rastgele 2 gruba ayrılan 173 sağlıklı erişkinleri kayır ettiler. Bazıları probiyotik kombinasyonu alırken bazıları plasebo aldılar. 8 haftalık deney boyunca her hafta katılımcılara rahatsızlık düzeylerini anlayabilmek için anket yapıldı. Bilim adamları ayrıca bakterilerin nasıl değiştiğini anlamak amacıyla  kişilerden gaita numunelerini analiz ettiler. Böylece probiyoriklerin bağırsakta yararlı bakterileri geliştirip geliştirmedğini takip ettiler.  Bu deney bahar dönemi boyunca uygulandı.

Çalışmada , probiyotik kullanan katılımcılar, plasebo alanlara kıyasla yaşam kalitelerinde iyileşme olduğunu bildirdiler. Katılımcılar daha az alerji ile ilgili burun sıkıntısı yaşadılar böylece günlük hayatlarında daha az sıkıntılı oldukları anlamına geldi.

 

 

Araştırmacılar bu çalışmanın şiddetli allerjik hastalığı içermediğini belirtti. Langkamp -Henken, bu probiyotik kombinasyonu , daha hafif mevsimsel alerjilere sahip kişiler için klinik yarar sağladığını vurguladı.

 

 

Mercimek , fasulye , yağlı tohumlar ve tahıllar gibi bitkisel proteinler bu yıl da trend besinler arasında.

Peki bitki proteinleri neden yükselişte?

Araştırmalar, bitki bazlı diyetlerin kalp hastalığı , obezite , hipertansiyon , tip 2 diyabet ve bazı kanser türleri açısından daha düşük riskli olduğunu göstermiştir.

Tüketiciler ve beslenme uzmanları arasında bu besinlerin protein oranları yeter olup olmadığı hakkında karışıklıklar var. Yeterli protein almak için diğer protein kaynaklarıyla bebraber kullanmaya gerek var mı?

Proteinler aminoasit zincirlerinden yapılır, bazıları vücutta üretilirken bazıları üretilmez. Vücutta üretilemeyen aminoasitlere esansiyel aminoasit denilir ve bunlar  histidin, izolösin, lösin, lisin, metiyonin, fenilalanin, treonin, triptofan ve valin olmak üzere 9 tanedir. Bir aminoasidin düşük yada yüksek olması proteinin kalitesini belirler. Bu aminoasitler bitkisel proteinlerde de bulabilir hayvansal proteinlerde de.

Tüm bitkisel besinler her aminoasidin en azından bazılarını içerirler. Genel olarak bakliyatlar metioninden , bulgur gibi diğer bitkisel besinler ise lizinden kısıtlıdır. Vegateryan kişilerin bunları aynı öğünde birleştirerek tükettiğinde tamamlayıcı proteinleri elde etmiş olurlar.

Bitki proteinleri vücudun gerekli aminoasit ihtiyacını karşılayabilirler mi?

Evet karşılayabilir. Sporcu ve sapkopeni gibi spesifik ihtiyaçların farklı olabileceğini belirtmekle birlikte hem protein kalitesi hem de miktarı önemlidir. Örneğin , soya proteini ve kas senteziyle ilgili çok sayıda araştırma yapılmış olup sporcular için altın bir alternatif kabul edilen peynir altı suyu ile karşılaştırılabilir niteliktedir. Böylece bitki proteinlerine dayanan iyi planlanmış bir diyet besin ihtiyacını karşılayabilir.

Lizin , vegan diyetlerinde sınırlıdır. Ve diyetteki lizin miktarı total proteinden daha önemlidir. Yeteri kadar lizin almanız demek yeterli total protein almış olacaksınız demektir. Tofu , tempeh , soya fasulyesi  en yüksek lizin kaynaklarıdır ve sırayı baklagiller takip eder. Kinoa , amarath , fıstık ve kabak çekirdekleri de iyi kaynaklardır. Bu nedenle vegan diyetlerinde günde 3 porsiyon bakliyat öneriyoruz. Takviye olarak soya proteini de kullanılabilirler. En çok izole edilmiş soya proteini sindirilmektedir.

Veganlar , bitki proteinlerinin sindirilebilelirliği daha az olduğu için protein alımlarını biraz daha yüksek tutmaları gerekmektedir.  Tüm bitkisel proteinler hayvansal proteinlere göre daha az sindirilirler. Bu nedenle %10 daha fazla protein almalarını istiyoruz. Kg başına 1-1.1 g protein sindirebilirliği telafi etmek için uygun bir miktardır.

Malzemeler ;

1 su bardağı çiğ kinoa

1 su bardağı doğranmış mantar

1 adet küçük boy havuç

1 tutam ıspanak

karabiber

bir kaç dilim avokado

Kinoayı tencereye koyup üzerine 2.5 litre su koyarak kaynatınız.Daha sonra suyunu çektiriniz.

Son olarak tuz ve karabiberini ekleyerek üzerine avokado dilimlerini ekleyebilirsiniz. Afiyet olsun